top of page

Gölgemin Notları: II

Gecenin bi vakti Tahir'in inleme sesiyle açtım çapaklanmış iri mavi gözlerimi. Adamcağız yine ne acılar çekiyor kim bilir? Hemen hemen her gece böyledir zavallıcık. Pas tutmuş karyolasına kondurulmuş eski süngerine geçirdiği, renginde hayır kalmayan kenarı yırtık nevresimi üzerine uzattığı bacağını nasırlı eliyle ovuşturarak oy anam oyy diye inliyordu mahzun mahzun. Yarım bacağının acısından çok toyluk zamanında mezara koyduğu anasına yanık sesinden ağıt yakmak yerine oflamayı yeğliyordu. Bi vakit doğrulup uyandığımı belli etmek geçtiyse de içimden koca adamı o hâlde gördüğümü gizlemek için kıpırdamadan olduğum vaziyette kalmaya devam ettim. Kimsenin ona üzülmesini, acımasını, veyahut merhamet duyup teselli vermesini istemezdi. Öyle de gururundan bi parça savurmayan bi heriftir Tahir. Biraz bahsetmek isterim yıllardır oda ortağımdan. Kader ortağı mı desem bilemedim. Gençlik çağlarımız, hayatlarımız benzemese de sonumuz birbirinin aynısı. (Bu oda ve yan yana iki karyola.) Kader bizi burada ortak etmedi mi? Gençlikten dem vurdum madem o hâlde bildiğim kadarıyla anlatayım ortak Tahir'imin gençliğinden bi iki satır.
Zamanında bi çift bacağa sahip olmanın verdiği güç kuvvetle böbürlene böbürlene cirit atarmış mahallesinin dar sokaklarında. Hangi mahalle olduğu hatırımda kalmadı şimdi. Fabrika bacalarından çıkan zehirli havada boğulmuş bir mahalle. Her sabah seyyar satıcıların istilasına uğrayan semtlerin aksine buralara pek uğramazmış satıcı, çakıcı, boyacı, hamalı. Neye lazım olur; ekmek yapmak için unu borç harçla alan garibanların meskeninde ticaret erbabı? Onlar da bilir ki buradakilerin sadakaya, hayır hasenat için ceplerden çıkacak 2-3 kuruşa ihtiyacı vardır. Böylesi gariban bi mahallenin kütüğünü de 5 kuruşa 15 saat karın tokluğuna çalışan insanlar oluşturur. Karın tokluğu dediysem de yarı aç yarı tok. Babadan atadan kalma derme çatma gecekonduya sahip olanın zengin sayıldığı, çöp kokusundan insanın burun direklerini kıran fukara bir havası varmış bu unutulmuş, köyden beter şehir mahallesinin.
Diğer gariban evlerin yanında, yeni boyanmış beton duvarı ve mermer basamaklarıyla dikkat çeken adeta " ben bu mahalleye yanlışlıkla sarhoş müteahhit tarafından dikildim" diye bağıran iki katlı, çift balkonlu, camları yeni macunlanmış, parlaklığı ve ihtişamıyla sokağa göz kırpan perdeleriyle köşe başında sağlam bir kaya gibi gururla dururmuş. Beli bükük dökük gecekonduların arasında tıpkı bi asker gibi dimdik ve heybetli...
Sabah saatlerinde evin duvarlar gibi yeni boyanmış parlak siyah demir kapısı açılır kapıdan çıkan toy Tahir'in suratına gün ışığı çarparmış. Gözlerini alan ışığa elini alnına götürerek şöyle bi sokağa göz attıktan sonra iki merdiven basamağı tek adımla geçip kendini kaldırıma attıktan sonra beyaz ütülü gömleğini İspanyol paça pantolonunun arasına iyice sıkıştığından emin olmak için şöyle bi elini kemerinde tur attırdıktan sonra cebinden çıkardığı paketinden bi dalı ağzına iliştirip tüttüre tüttüre yürümeye başlarmış. Nereye gittiğine yolda karar verdikten sonra gideceği yöne doğru istikamet değiştiren delikanlı, ağzına doldurduğu dumanı bi müddet tuttuktan sonra sokağın kirli havasına karışması için salarmış tozlu havanın kucağına. Yaşıtları, rızkı için fabrikalarda veyahut istikbali için mekteplerde diz dirsek çürütürken pederin sağlığına ve kiraya bıraktığı iki üç parça ata yadigarı tarlasına sırtını dayayan Tahsin gençliğin tadını iyicene çıkarıp bıkkınlık duyana kadar o sokak benim şu kahve senin, ye iç gez dolaş, gel keyfim gel...
Avare avare gezinirken ağzından eksik etmediği ıslığını ve sigara dalını pek severmiş. Nitekim yaşıtları kızların dikkatini cezbetmek için bu giyimdeki birinin ihtiyacı olan şeylerdi bunlar. Beğendiği, gözüne kestirdiği bi hanım oldu mu İspanyol paça pantolonun cebine yerleştirdiği ellerinden birini çıkarır marul gibi gür saçlarını savururmuş. Kısa bi ıslık çekip siyah kaşının altındaki koyu kahverengi gözünün tekini hafiften kırpar beğendiğini karşıya belirttiğine emin olduktan sonra köşe başındaki bakkala girip her zamankinden bi paket istermiş. Devamında talihli kızın, un şeker veyahut ciklet alma bahanesiyle bakkala gelmesini bekleyerek oyalanırmış 3 içerde. Maksat ne dersen de. Yakından görmek, iki kelam etmek, cilveli konuları ortalığa söylemek... Durumun gidişatına ve kızcağızın tavrına göre bunlardan en uygununu seçecek güya. Oyalanmak maksadıyla, bakkal çırağına cevabını zinhar merak etmediği sorular sorarak uzattıkça uzatırmış. Karnenin durumunu, babasının halini hatrını, berber çırağıyla arasında geçen güreş düellosunun nihai sonucunu, her telden sorular sorup yanıtını dinleme zahmetinde bile bulunmaz, hafif ıslık çala çala bakkal duvarlarına göz gezdirir, tozlu rafları kurcalar, eline aldığı fırıldağı inceler yerine geri koyarmış. Bi müddet sonra gelen olmayınca ufaklığa eyvallah işareti eder çıkarmış bakkal dükkanından. Kahvehanenin yolunu tutmaya karar verdikten sonra yol boyu " onu reddetmenin sadece ahmak kadınların işi olacağını" düşünüp keyfini bozmamaya çalışırmış.
Kahvehaneye giden Sümbül sokağının ortasında bulunan iki bankın arasına dikilmiş, duvarına ağaç dallarının gölgesi düşen tek göz oda postalhaneyi her gördüğünde olduğu yerde kalır gözlerini dikermiş maviliği bozulmuş duvarları ile ayakta duran PTT’ye. Kimi zaman kuyrukta sıra bekleyen, uzaktaki yakınına veyahut devlet dairesine telgraf çekmek, mektup göndermek için sabırsızlanan insanlar görse de bugün kimsecikler yokmuş. Bi müddet uzaklara daldığı vakit cebindeki mektubu çıkarır iki adım attıktan sonra olduğu yerde uykudan uyanır gibi kendine gelince geri koyarmış sağ cebine. Adımlarını bir şeylerden kaçarcasına hızlandırıp saniylere içinde kapısında bitermiş çay kaşığı seslerinin tık tık tık kesilmeyen sesiyle şenlenen kahvenin.
İsmet'in Kahvehanesi'ne girer girmez yaramaz oğlan çocuğun selamından nasiplendirirmiş ahaliyi. Yaşlı Galip Amca'ya münasebetsiz şakasını yapmayı da ihmal etmeden mahalle delikanlılarının daha doğrusu takıldığı üç beş kendi gibi serseri arkadaşlarının masasına bi tabure çekermiş.

Tahir, acısının dinmesiyle yarım kalan uykusuna devam ediyor olmalı. Sesi soluğu çıkmadığına göre sızısının kalanını uykusunda 4 çekmeye karar vermiş anlaşılan. Ben de yorgun bedenimi dinlendirmeye devam edeyim. Tahir meselesi burada dursun şimdilik. Unutmaz isem devam ederim anlatmaya. Zaten burada yapacak başka ne var ki? Ya anlatırsın ya da dinlersin. Gözlerimin istirahatine devam edeyim de Kazım'ın sohbetindeyken gözüm uykuya meyletmesin.
Sabah ola hayrola.

© 2025 by ZOR Dergi. 

bottom of page