top of page

Kaybolan Zamanın İzleri

Bir akşamüstüydü, hatırlar mısın?
Günbatımı sararken ufku,
Seninle ilk kez sustuğumuz o anı.
Sözlerimiz yoktu ama gözlerin,
Dünyayı durduracak kadar gürültülüydü.

Sonra zaman geçti, kim bilir nasıl?
Bir kahve fincanında döndü anılar,
Bir şarkının nakaratında gizlendi hüzün.
Ellerimiz ayrıldı bir gün,
Ama dokunduğun yer hâlâ titrer.

Hatırlıyor musun yürüdüğümüz o yolları?
Taşların üzerinde yankılanan kahkahalarımızı,
Duvardaki gölgelerimizi…
Şimdi o sokaklar sessiz,
Ve gölgelerimiz çoktan kaybolmuş.

Bazen düşünüyorum:
Ne eksikti bizde, ne fazla?
Yoksa sadece zamana mı yenildik,
Yoksa hiç sahip olmadığımız şeylere mi tutunduk?

Rüzgar saçlarını savururken,
Bir koku bırakırdı ardından,
Mevsimler döner, o koku kalırdı.
Şimdi rüzgar da sessiz,
Ve kokun çok uzaklarda bir yerde.

Bilirsin, insan alışıyor yokluğa,
Ama unutmuyor asla.
Unutmak demek, bir daha hiç hissetmemek,
Ama ben seni bir rüzgarla hatırlıyorum,
Bir yağmur damlasında buluyorum.

Belki başka şehirlerde, başka hayallerde,
Adım atıyorsun şimdi.
Ama bil ki, her adımında
Bir gölge gibi sessizce izliyorum seni,
Hayallerimin kıyısında.

Bu şiir, ne bir sitemdir ne bir özlem,
Sadece kaybolan zamanın yankısı.
Çünkü bazı sevgiler,
Ne bitiyor ne de başlıyor,
Sadece sonsuza kadar süzülüyor havada.

© 2025 by ZOR Dergi. 

bottom of page