Rüya
Rüyamı anlatacağım sana. Tek solukta anlatacağım ve sen de tek solukta dinleyeceksin. Yol kenarında oturuyordum, hiçbir anlamı yoktu. Kahverengi saçlı oldukça cılız bir adam olduğum yerin biraz ötesinde, yolun ortasında durdu. Rüzgâr estikçe tülden kıyafetiyle o da uçacak gibi yalpalıyordu. Böyle bir havada tülden bir kıyafetle gezmesini garipsedim tabii ki ama böyle şeyleri uzunca sorgulayacak bir yapım yok. Yerimde başka biri olsa yanına gidip iyi olup olmadığını sorgulardı ya da ne bileyim korkup kaçma ihtimali bile var insanların. İzlediğimi biliyor gibi o saniye başlattı her şeyi. Bana baktığını hissettim. Rüzgâr sakinledi fakat suratımda ufak ufak hissetmeye devam ediyordum. Dizlerinden kırılır gibi bir ses çıktı. Belki de kolundandı ama o an dizleri gibi gelmişti bana. Gözlerim büyüdü, acısını tahmin edebiliyordum. Gerçekten kırıldı mı bilmiyorum ama yere çöktü. Çöküşüyle birlikte boğazı yırtılırcasına bir çığlık bıraktı. İzlediğim şeye daha da odaklandım çığlığıyla. Elleri kulaklarının üstüne geldi, kendi çığlığından kaçıyor gibiydi. Çığlığı bina duvarlarından çok onu rahatsız etmişti bence. Tırnaklarını kulaklarının çevresine bastırıp çekiştirdiğinde zaman daha hızlı akıyordu. Kulaklarını yerinden sökmek için çırpınıyordu adam. Tıpkı sudan çıkmış balık gibi debelendi olduğu yerde. Hareketleri o kadar kısıtlıydı ki acizliğine acıdım bir iki saniye. Sökeceğine inancım yoktu fakat adam beni şaşırtıp ikisini birden söktü. Tülden kıyafeti kanla kaplanmaya başlamıştı. Etkilendiğimi gizleyemiyordum, benim için güzel bir sahneydi. Benden başka gören var mı diye kafamı kaldırıp etrafa baktım. O kadar gürültüye rağmen penceresinden gizlice bakan bir kişi bile yoktu. Ben, o ve iki kediden başkası yoktu etrafta. Kocaman sıçan değilseler kedi olduklarından emindim. Onların gözünden de izleyemediğim için sinirlenmiştim biraz. İşimin bittiğini anladığım vakit sıyrıldım aradan, imzasının bana kalmasını istemedim. Rüyanın bu kısmını hatırlayamıyorum, nefes nefese olduğuma hatta kalp çarpıntımı kulaklarımda duyduğuma eminim fakat hatırlayamıyorum neden bu halde olduğumu. Gözlerimi kapatıp açtığımda yatağımdaydım ve çoktan güneş doğmaya başlamıştı.
Sana bunun rüya olduğunu söyledim ama ne olduğunu ben de bilmiyorum. Halüsinasyon? Gerçek? Gerçek üstü bir şeyler? Ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Kedilere sormak istedim ama dışarı çıkıp aynı sokaktan geçtiğimde ne köşeye sinmiş kedileri görebildim ne de yerdeki kan damlalarını.
O gece evden çıktığımı dahi hatırlamıyorum ama evde kaldığımı da söyleyemeyeceğim. Böyleydi. Bilinmezlik tarafından yutulup olduğum yere zihnimdeki beyaz lekeyle bırakıldım. Hiçbir şeyi bilmiyorum.