top of page

SESSİZLİKTE KALAN  
ATİLLA ÇETİNTÜRK

Yağmur hafif hafif çiseliyordu.
Eski metro durağında tek başına oturan adam, cebindeki kırık saate baktı. Zaman durmuş gibiydi—ama yalnız onun için.

Bir hafta önceydi.
Bir kadın, tam bu durakta, yanına oturmuştu. Saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri uzaklara dalıyordu. Bir şey söylemedi, o da sormadı. İki yabancıydılar ama sessizlikleri birbirine çok benziyordu.
Kadın bir defter çıkardı çantasından. Sayfalar eskimişti ama yazılar canlıydı. Elinde kalemle bir şeyler karalarken birden adama döndü:

“Hiç yazmadan anlatabildin mi kendini birine?”
Adam cevap vermedi.
Ama sanki ilk kez anlaşıldığını hissetti.
Kadın gülümsedi. Defterin bir yaprağını kopardı, katladı, adamın ceketinin cebine bıraktı ve tramvaya binip gitti.

O günden sonra hep geldi o durağa. Aynı saat, aynı banka… Ama kadın bir daha hiç görünmedi.
Ne adı vardı ne sesi.
Sadece bıraktığı o kağıt vardı cebinde—hala açmamıştı. Korkuyordu.
Ya gerçekse?

Ya içinde sonsuza dek cevaplayamayacağı bir cümle varsa?

Bir gün karar verdi.
Yağmurun altında o eski defter kâğıdını titreyen parmaklarla açtı.

Sadece bir cümle yazıyordu:

"Beni en iyi, sustuğun anlarda duydum."

© 2025 by ZOR Dergi. 

bottom of page